tag:blogger.com,1999:blog-16744348728376071142023-11-15T06:29:12.209-08:00TEKNOLOJİTEKNOLOJİ BİLİMUnknownnoreply@blogger.comBlogger100125tag:blogger.com,1999:blog-1674434872837607114.post-30572222390404198572009-12-19T04:38:00.001-08:002009-12-19T04:38:40.863-08:00Super Aviator<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3604&size=250"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 250px; height: 200px;" src="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3604&size=250" border="0" alt="" /></a><br />Dünyanın ilk kişiye özel uçak şeklindeki denizaltısı Amerika'da tanıtıldı.<br /><br /><br />''Super Aviator'' ismi verilen denizaltı, kanatları ve yüksek manevra kabiliyetiyle bir denizaltıdan çok uçağa benziyor.<br /><br />Reklamlarında ''suyun altında uçmak için'' sloganı kullanılan Super Aviator, suyun 305 metre altına kadar inebiliyor ve hızı saatte 15 kilometreye kadar çıkabiliyor. Fiyatı 2.5 milyon dolar olarak belirlenen denizaltının kokpitinde, tıpkı bir uçaktaki gibi, kontrol çubuğu, yükseklik göstergesi, dümen pedalları ve pusula bulunuyor.<br /><br />Super Aviator'ın üreticisi ''Sub Aviator Systems''in ortaklarından Alfred McLaren, bunun su altı dünyası için bir dönüm noktası olduğunu söylüyor ve ''Standart denizaltılar suyun altında sadece aşağı ve yukarı yönünde hareket edebilir, manevra yapmanız imkansızdır. Super Aviator ise size hareket özgürlüğü sağlıyor. Ayrıca tasarımından dolayı da görüş alanı oldukça geniş'' diyor. Super Aviator'ı kullanmak için maliyeti 8 bin dolar olan 3 günlük bir eğitimden de geçmek gerekiyor. Rus milyarder Roman Abramoviç ve Virgin Hava Yolları'nın sahibi Richard Branson gibi dünya zenginleri denizaltı uçağı için şimdiden sipariş verdi.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1674434872837607114.post-43537117994144229792009-12-19T04:37:00.002-08:002009-12-19T04:38:11.491-08:00F-35 savaş uçağı<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3734&size=250"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 250px; height: 200px;" src="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3734&size=250" border="0" alt="" /></a><br />ABD, F35 savaş uçağının kodlarını ortaklarına vermeyecek.<br /><br /><br />ABD'nin, F-35 savaş uçağının kontrolünü sağlayan yazılımının kodlarını, proje ortağı ülkelere vermeyeceği bildirildi.<br /><br />ABD Savunma Bakanlığı'nın, programın uluslararası ilişkiler yetkilisi Jon Schreiber, Birleşik Krallık'ın, operasyonel bağımsızlık gerekçesiyle yazılım teknolojisine sahip olma yolundaki isteğine ilişkin Reuters'a yaptığı açıklamada, ''kodların proje ortaklarına verilmeyeceğini'' söyledi. Lockheed Martin firmasının radara yakalanmayan yeni uçağıyla ilgili projenin ortakları Birleşik Krallık, İtalya, Hollanda, Türkiye, Kanada, Avustralya, Danimarka ve Norveç. İsrail de uçaktan almak istiyor.<br /><br />Schreiber, kodların verilmesinin yerine, Florida'daki Eglin Hava Üssü'nde bir yeniden programlama tesisi kurulacağını ve burada sürekli olarak bir üst düzeye çıkarılacak olan yazılımların ortak ülkelere verileceğini kaydetti.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1674434872837607114.post-60263772452738552872009-12-19T04:37:00.001-08:002009-12-19T04:37:42.387-08:00Bu tanklar attığını vuracak<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3649&size=250"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 250px; height: 200px;" src="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3649&size=250" border="0" alt="" /></a><br />Kara Kuvvetleri Komutanlığı envanterindeki 171 adet Leopard-1 Tankı Aselsan tarafından geliştirilen Volkan Atış Kontrol Sistemi'yle modernize edildi.<br /><br /><br />Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Leopard-1 tanklarının modernizasyonunun Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın harekat ve caydırıcılık etkinliğine büyük katkı sağlayacağını söyledi.<br /><br />Aselsan tarafından geliştirilen Volkan Atış Kontrol Sistemi'yle modernize edilen Leopard-1 tankının sonuncusu Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na teslim edildi. Projede Leopard-1 tankları, uzak mesafeden gece ve gündüz hedefi tespit edip, otomatik olarak takip edebilen, hareketli tanktan hareketli hedeflere etkili atış imkanı sağlayan, bilgisayar kontrollü atış kontrol sistemi ile donatıldı. Yapımında 200'den fazla mühendisin görev aldığı sistemle tankların ilk atıştaki vuruş oranı artırıldı. 2002'de hayata geçirilen ve 2006'da seri üretime başlanan proje için 163 milyon dolar harcandı. Modernizasyonu yapılan tanklarla 3 binden fazla test atışı yapıldı.<br /><br />Atış Kontrol Sistemi'nin tanka entegrasyonunun yapıldığı Kara Kuvvetleri Komutanlığı Birinci Ana Bakım Merkez Komutanlığı'nın Sakarya Arifiye'deki fabrikasında son tank teslim töreni düzenlendi. Törende konuşan Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Türkiye'nin uluslararası politikada oynadığı önemli rol ve bulunduğu coğrafyanın, güçlü ve caydırıcı vasıfta bir Silahlı Kuvvetlere sahip olma zorunluluğunu ortaya koyduğunu belirtti. Bu itibarla Silahlı Kuvvetlerin gücünün ve caydırıcılığının desteklenmesinin ve sürdürülmesinin olmazsa olmaz şartının her alanda destekleyebilecek yetkinlikte milli bir savunma sanayiine sahip olmaktan geçtiğini kaydetti. Gönül, "Bu noktada Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın harekat ve caydırıcılık etkinliğine büyük katkı sağlayacak olan Leopard-1 tanklarının modernizasyonuna yönelik projenin başarıyla tamamlanmasından memnuniyet duyuyorum. Yerli ürünleri geliştirmeyi ve yerli savunma sanayi altyapısını uluslararası çapta rekabet edebilecek düzeyde güçlendirmeyi temel hedef olarak benimsedik. Sistemin Leopard-1 tanklarına entegre edilmesi sayesinde, muharebe sahasında çok daha üstün performans sergileyebilecek bir tank filosu elde ettik." dedi.<br /><br />ASELSAN, DÜNYA ÇAPINDA MARKASI OLMA YOLUNDA İLERLİYOR<br /><br />Proje kapsamında yüzde 68'e ulaşan sanayi katılımı oranı ile KOBİ'lere de önemli oranda iş aktarıldığını ifade eden Gönül, bu sayede savunma sanayiine ilişkin üretimlerin teşvik edildiğini vurguladı.<br /><br />Bu projeden çıkarılan bilgi ve tecrübe yoluyla üretilecek benzer sistemlerin Silahlı Kuvvetlerin bundan sonraki ihtiyaçlarına da cevap verebilecek şekilde geliştirilmesinin önemli olduğuna dikkati çeken Gönül, Aselsan'ın geliştirdiği sistemlerle dünya çapında önemli bir savunma sanayi markası olma yolunda ilerlediğine işaret etti. TBMM'de bakanlığının ve Savunma Sanayi Müsteşarlığı'nın bütçelerinin iki gün önce kabul edildiğini hatırlatan Gönül, mali sıkıntılara rağmen, ödenekler kesilmeden bu bütçenin kabul edilmesinden dolayı hükümete teşekkür etti.<br /><br />Aselsan Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Çavdaroğlu ise projeyle hareketli tanktan, hareketli hedefe atışlarda Leopard-1 tanklarının vuruş performansının 3 katına çıkarıldığını belirtti. Projeyle Türkiye'nin, tank modernizasyonu için gerekli teknolojik güce sahip olduğunu kaydeden Çavdaroğlu, şunları söyledi: "Tanklara kazandırılan nişangah ve namlu stabilizayonu ile otomatik hedef izleme kabiliyetleri birçok modern tankın dahi sahip olamadığı performans seviyesine ulaştı. Leopard-1 Atış Kontrol Sistemi imalatında 5 binin üzerinde farklı çeşit malzeme bir araya getirildi. Aselsan bu güç sayesinde Altay Projesi gibi daha büyük projelerde görev üstlenmiş olup, tank modernizasyonunda dünya ölçeğinde söz sahibi olma yolunda hızla ilerlemektedir. Projede kazanılan bilgi birikimi ve öz güven bizi daha büyük hedeflere yönlendirdi. Bu nedenle savunma sanayinin yıllık 1 milyar dolarlık ihracat hedefini yürekten benimsiyor ve tank modernizasyonları projelerinin bu hedefe ulaşmada lokomotif görev üstleneceğine inanıyorum."<br /><br />"GELİŞMİŞ ÜLKELERDE HANGİ TANK VARSA BİZDE DE VAR"<br /><br />Törenin ardından Leopard-1 tankının performansını sergilemek amacıyla yapılan gösteriyi izleyen Bakanı Gönül, gösterinin çok etkileyici olduğunu söyledi.<br /><br />"Böyle bir etkileyici gösteri olmasını bekliyorduk." diyen Gönül, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bugüne kadar bu gibi modernizasyon işleri hep dışarıya veriliyordu. Ama gördüğünüz gibi Türkiye'de de bunlar yapılabiliyor. Çok iyi netice alınacak. Gelişmiş ülkelerin, gelişmiş silahlı kuvvetlerin elinde hangi tank varsa bizim de elimizde var. Hatta bazılarının atış kontrol sistemi daha iyi. En önemlisi tank hangi şartta giderse gitsin, hangi açıda hareket ederse etsin namlu hedefi tespit ediyor ve ateş etmeye devam edebiliyor."<br /><br />Bakan Gönül, Milli Tank Projesi'nin 1 Ocak 2009'da başladığını, 78 aylık bir sürenin söz konusu olduğunu sözlerine ekledi.<br /><br />Öte yandan Aselsan tarafından geliştirilen Volkan Atış Kontrol Sistemi'nin Şili ordusuna ait Leopard-1 tanklarında kullanılması konusunda, mayıs ayında İstanbul'da düzenlenen İDEF 2009 Fuarı sırasında, Şili askeri fabrikası ile Aselsan arasında bir mutabakat muhtırası imzalandığı bildirildi.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1674434872837607114.post-62533129254295176182009-12-19T04:35:00.000-08:002009-12-19T04:36:06.224-08:00Beynimiz iflasın eşiğinde<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3853&size=250"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 250px; height: 200px;" src="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3853&size=250" border="0" alt="" /></a><br />İnsan beynine günde ortalama 100 bin 500 kelime giriyor.Bu da saniyede 23 kelime ediyor.Bu rakam bir bilgisayarın bile çökmesine neden olabiliyor.<br /><br /><br />ABD'deki San Diego Üniversitesi'nde yapılan bir arıştırma günümüz insanının elektronik posta,internet televizyon ve diğer iletişim araçları nedeniyle "Bilgi bombardımanına " tutulduğunu ve bu yüzden beyne aşırı yüklenildiğini ortaya çıkardı.<br /><br />Araştırmaya göre bir kişinin beynine, günde ortalama 100 bin 500 kelime giriyor.Bu da saniyene 23 kelime ediyor.Uzmanlar "Bu kadar aşırı bilgi noırmal bir bilgisayarı bile çökertir.Aynı etkiyi insan beyinine de yapabilir" diyor.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1674434872837607114.post-69716312257207737682009-12-19T04:34:00.000-08:002009-12-19T04:35:32.168-08:00Türkiye'nin 5 yıllık teknolojik planı<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3863&size=250"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 250px; height: 200px;" src="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3863&size=250" border="0" alt="" /></a><br />Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu (BTYK) toplantısında, 2011-2016 yıllarını kapsayacak, ''Bilim, Teknoloji ve Yenilik Politikaları Uygulama Planı'' hazırlanmasına karar verildi.<br /><br /><br />TÜBİTAK'tan yapılan açıklamaya göre, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında yapılan BTYK'nın 20. toplantısında, son 6 aydaki gelişmeler ele alındı.<br /><br />BTYK'da, gelecek yıl süresi dolacak ''Bilim ve teknoloji Politikaları Uygulama Planı 2005-2010'' kaydedilen başarıların, iyileştirmeye açık alanların, 2010 sonrası olası fırsat ve tehditlerle dünyadaki gelişmelerin göz önüne alınarak yeni bir uygulama planı oluşturulması kararlaştırıldı.<br /><br />Toplantıda, bilim ve Teknoloji İnsan Kaynağı Koordinasyon Komitesi'nin (BTİKKK) görev süresinin BTYK 22. Toplantısı'na kadar uzatılması yönünde ek karar alındı.<br /><br />Öte yandan Uluslararası Araştırmacılar Koordinasyon Komitesi'nin Kurulması kararının amacına ulaştığı değerlendirilerek, anılan kararın sonuçlandırılmasına, çalışmaları süren ancak henüz sonuçlanmamış olan konuların ise 2007/201 numaralı ''Bilim ve Teknoloji İnsan Kaynağı'' adlı karar kapsamında kurulan BTİKKK kapsamında izlenmeye devam edilmesine karar verildi.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1674434872837607114.post-69181512892708910622009-12-19T04:33:00.000-08:002009-12-19T04:34:19.299-08:00Dikey gemi<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3778&size=250"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 250px; height: 200px;" src="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3778&size=250" border="0" alt="" /></a><br />Denizin uzay üssü olarak adlandırılan dünyanın ilk dikey gemisi tasarlandı.<br /><br /><br />Fransız tasarımcı Jacques Rougerie dikey gemi projesinin hayata geçmesi için çok önemli bir adım atarak “The SeaOrbiter” isimli proje geliştirdi. Uluslararası uzay istasyonun kullandığı sisteme benzer bir teknikle çalışacak gemide deniz hayatını gözlemlemek üzere birçok laboratuvar bulunuyor.<br /><br />Tasarımcıya göre navigasyon tekniği ve özel gözetleme güvertesi olan gemi çok az bilinen denizin altındaki dünyayı bilim adamlarına tanıtacak. Gemi ile küresel ısınma araştırmaları daha kolaylıkla yapılacak.<br /><br />Sarkozy de projeye destek verdi<br /><br />Rougerie’ye göre 32 milyon sterline mal olacak “uluslararası deniz istasyonu” gemisi yakında sefere çıkabilir. Geminin inşaa edileceğinden emin olduğunu söyleyen tasarımcı, “Olasılık bir yıl önce yarı yarıyaydı. Fakat şimdi yüzde 90 kesin olduğunu söylebileceğim” dedi. Projeye Fransa Devlet Başkanı Nicolas Sarkozy de destek vermişti. Sarkozy, Fransız gemi yapım şirketlerinin projeyle ilgilendiklerini yazın açıklamıştı.<br /><br />Üçte ikisi suyun altında<br /><br />51 metre yüksekliğindeki dünyanın ilk dikey gemisinin üçte ikisi suyun altında, 14 metresi ise üstünde yer alacak.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1674434872837607114.post-36892988577530011862009-12-19T04:32:00.001-08:002009-12-19T04:32:50.289-08:00Güneş depolayan özel mont<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3879&size=250"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 250px; height: 200px;" src="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3879&size=250" border="0" alt="" /></a><br />Ermenegildo Zegno yeni spor giyim serisinde teknolojiden destek aldı.<br /><br /><br />Klasik Ermenegildo Zegna çizgisini moden detaylarla güncelleyerek sunan ZegnaSport, her sezo olduğu gibi bu sezonda da, kolaksiyonunda yüksek teknoloji ürünü sıra dışı tasarımlara yer veriyor. %100 geri dönüşümlü sentetik kaynaklardan üretilen Ecotech kumaşını güneş pili teknolojisiyle bir araya getiren ZegnaSport, çevre koruma koşullarına uygun bir performans giysisiyle karşımıza çıkıyor: Ecotech Solar Jacket.<br /><br />Soğukların giderek arttığı bugünlerde, olumsuz hava şartarına karşı koruma sağlayan bu mont, vücut sıcaklığını sabit tutma özelliğine de sahip. Her bir kolunda çıkartılabilir güneş pilleri bulunan ve bu sayede güneş ışığını yenilenilebilir bir enerji kaynağına dönüştürewn Ecotech Solar Jacket bu enerjiyi iç cepte yer alan bir pile aktararak MP3 çalarlar, cep telefonları gibi aygıtların şarj edilebilmesine olanak tanıyor ve yakadaki özel ısıtma yöntemine enerji sağlıyor. Şıklığına düşkün çevre dostalarına duyurulur.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1674434872837607114.post-50522840608170407962009-12-19T04:31:00.001-08:002009-12-19T04:31:49.495-08:00Cehennemden kaçıyorlar<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3865&size=250"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 250px; height: 200px;" src="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3865&size=250" border="0" alt="" /></a><br />Filipinler'in orta kesiminde bulunan Mayon yanardağı faaliyete geçerek kül ve lav püskürtmeye başladı. Yanardağın faaliyete geçmesinin ardından onbinlerce kişi evlerini bırakıp kaçıyor.<br /><br /><br />İnsanlar korku ve panik içinde evlerini bırakarak güvenli bölgelere çekiliyor. Askerler ve polisler Mayon yanardağının eteklerindeki 'tehlike bölgesinden' tahliye işlemini organize ederken, büyük patlamanın her an yaşanabileceği kaydediliyor.<br /><br />2 bin 460 metre yüksekliğindeki Mayon yanadağı çevresindeki 8 kilometrelik alanda 50 binden fazla insan yaşıyor. Filipinler'de en aktifi Mayon olmak üzere 22 yanardağ bulunuyor.<br /><br />Askerler ve polisler Mayon yanardağının eteklerindeki 'tehlike bölgesinden' tahliye işlemini organize ederken, büyük patlamanın her an yaşanabileceği kaydediliyor.<br /><br />Mayon'da son olarak Ağustos 2006'da patlama olmuştu. Yanardağın yamaçlarında bu patlamanın ardından dev volkanik küller kalmış, Aralık'taki Durian tayfunu bu küllerle toprak kaymasına yol açmış ve 1000 kişi yaşamını yitirmişti.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1674434872837607114.post-20506433895935977772009-12-19T04:30:00.002-08:002009-12-19T04:31:13.285-08:00Deprem tehlikesi kapıda<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3866&size=250"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 250px; height: 200px;" src="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3866&size=250" border="0" alt="" /></a><br />Depremin ayak sesleri duyulacak...<br /><br /><br />Marmara Denizi'nde fay hattıyla ilgili ilk çalışmayı gerçekleştiren Fransız Le Suroit gemisinin, 4 Kasım-14 Aralık tarihleri arasında, AB'nin ''Avrupa Denizleri Gözlem Ağı İstasyonları (ESONET) Projesi'' çerçevesinde Marmara Denizi'nde kurulacak deniz altı gözlem istasyonlarıyla ilgili yaptığı çalışmanın sonuçları açıklandı.<br /><br />Beyoğlu'ndaki Fransız Sarayı'nda düzenlenen basın toplantısında konuşan İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maden Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Naci Görür, uzun yıllardır Marmara Denizi'nde yürütülen araştırmaların ana hedefinin İstanbul'u bekleyen deprem riski olduğunu söyledi.<br /><br />Marmara Denizi'nin, 1999 depreminden önce araştırılmadığını, o tarihten itibaren yapılan araştırmalarla da dünyanın en çok araştırılan denizi haline geldiğini anlatan Prof. Dr. Görür, bu süreçte iki ulusal, yedi uluslararası gemiyle yürütülen çalışmaların da sonuçlandığını anımsattı.<br /><br />Prof. Dr. Görür, bu araştırmalarla, Marmara Denizi altındaki fay sisteminin geometrisi, boyutları, birbirleriyle olan ilişkileri, olası kırılmanın nasıl olacağı, İstanbul'un hangi bölgelerinin nasıl etkileneceği gibi konulara ışık tutulduğunu da belirterek, son araştırmayla da Marmara Denizi tabanındaki fayların bazı bölümlerinde gaz ve sıvı çıkışları olduğunun tespit edildiğini vurguladı.<br /><br />Marmara Denizi'nde açığa çıkan gaz ve sıvının, denizaltında gözlem istasyonları kurularak kimyasal ve fiziksel olarak gözlemlenebileceğini ifade eden Prof. Dr. Görür, ''Marmara Denizi'nde kimyasal ve fiziksel değişimleri gözlemek bir bakıma deprem süreci başladığında depremin ayak seslerini önceden duymak anlamına gelir'' dedi.<br /><br />ESONET projesiyle tüm Avrupa denizlerinde kurulmak istenen deniz altı gözlem istasyonlarının, bu denizlerdeki deprem başta olmak üzere doğal tehlikeleri gözlemleyeceğini dile getiren Prof. Dr. Görür, bu projeye Marmara Denizi'nin de eklenmesinin önemli olduğunu vurguladı.<br /><br />Proje çerçevesinde Marmara Denizi'nde kurulması planlanan gözlem istasyonlarının İTÜ, Dokuz Eylül Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesince işletileceğini kaydeden Prof. Dr. Görür, bu konuda yetkili kurumların ve merkezi yönetimin desteğini beklediklerini de söyledi.<br /><br />-''DEPREM TEHLİKESİ KAPIDA''-<br /><br />Prof. Dr. Görür, Fransız araştırmacıların, Marmara Denizi'nin tabanına öncelikli olarak iki deprem istasyonu kurulmasını önerdiklerini belirtti.<br /><br />Bilim adamlarının, 1999 depreminden sonra Marmara'da 30 yıl içinde deprem olacağını söylediğini anımsatan Prof. Dr. Görür, ''Artık Marmara'da deprem alarmı verildi. Deprem tehlikesi kapıda ve bu tehlike de geçmeyecektir. Bu alarmın ülkeyi yönetenlerce de ciddi alınması lazım'' diye konuştu.<br /><br />-''MARMARA DENİZİ'NDE GAZ VE PETROL ÇIKIŞI VAR''-<br /><br />Fransa Deniz Araştırmaları Enstitüsünden (IFREMER) Prof. Dr. Lois Geli de, Le Suroit gemisinin 4 Kasım-14 Aralık tarihleri arasında yaptığı çalışmalara ilişkin bilgi vererek, denizaltında faya yakın noktalarda gözlem istasyonlarının kurulmasının önemine işaret etti.<br /><br />''Marmara Denizi tabanında gaz ve petrol çıkışları olduğunu tespit ettik'' diyen Geli, bu çıkışların Küçükçekmece'nin güneyinde ve Tekirdağ ile Silivri arasında zirve yaptığının görüldüğünü anlattı.<br /><br />Prof. Dr. Geli, gözlem istasyonlarının da bu bölgelere kurulmasını önerdiklerini söyledi.<br /><br />IFREMER'den Prof. Dr. Roland Person da Marmara Denizi'nin ESONET projesi içinde yer almasının önemine dikkati çekerek, istasyonların sadece deprem için değil, çevre ve küresel ısınma konusunda da bilgi vereceğini dile getirdi.<br /><br />-İSTASYONLARIN 2011'DE FAALİYETE GEÇMESİ PLANLANIYOR-<br /><br />İTÜ öğretim üyesi Prof. Dr. Namık Çağatay da, Fransızların önerdiği denizaltı gözlem istasyonlarından birinin Küçükçekmece'nin 12 kilometre güneyine, diğerinin de Marmara Adası'nın 15-20 kilometre kuzeyine kurulmasının planlandığını belirterek, ayrıca bir pilot istasyonun da Gebze'nin beş kilometre güneyine kurulduğunu anlattı.<br /><br />''Gerekli kaynaklar bulunursa istasyonların 2011 yılında faaliyete geçmesi planlanıyor'' diyen Prof. Dr. Çağatay, istasyonların işletme giderleri de dahil beş yıllık maliyetinin 10 milyon avro olacağının da hesaplandığını kaydetti.<br /><br />Prof. Dr. Çağatay, Marmara'nın tümünün deprem riski altında olduğunu, ancak fayın nereden kırılacağını kimsenin bilmediğini de söyledi.<br /><br />Toplantıya Fransa'nın İstanbul Başkonsolosu Herve Magro da ev sahipliği yaptı.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1674434872837607114.post-75544500153774589922009-12-19T04:30:00.001-08:002009-12-19T04:30:36.712-08:00Titan'da dev bir göl keşfedildi<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3877&size=250"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 250px; height: 200px;" src="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3877&size=250" border="0" alt="" /></a><br />Satürn'ün uydusu Titan'da dev bir göl keşfedildi.<br /><br /><br />Alman uzay araştırmacıları Satürn gezegeninin Titan uydusunda dev bir göl keşfetti.<br /><br />Alman Havacılık ve Uzay Dairesi (DLR) tarafından yapılan açıklamada, Titan'da yaklaşık 400 bin kilometre kare büyüklüğünde bir göl tespit edildiği bildirildi.<br /><br />"Kraken Mare" adı verilen gölün, Dünya'daki en büyük göl olarak bilinen Hazar Denizi'nden daha büyük olduğu ifade edildi.<br /><br />Titan'daki gölde Dünya'dan farklı olarak suyun yerine sıvı metan gazı ya da çeşitli hidrokarbürlerin bulunduğu kaydedildi.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1674434872837607114.post-10474624023734743022009-12-19T04:29:00.002-08:002009-12-19T04:30:07.501-08:00Dünyaya benzeyen sulu gezegen bulundu<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3871&size=250"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 250px; height: 200px;" src="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3871&size=250" border="0" alt="" /></a><br />Güneş sistemi dışında bol su bulunduğu düşünülen bir gezegen keşfedildi<br /><br /><br />Nature dergisinin son sayısındaki makaleye göre, Dünya'dan 42 ışık-yılı uzaktaki gezegenin kütlesinin, Dünya'dan 6,6 kat büyük olduğu belirlendi. Harvard Üniversitesi'nden David Charbonneau, yeni bulunan gezegenin boyu ve bileşiminin, Dünya ile Satürn veya Jüpiter gibi gaz devleri arasında bir kategoriye girdiğini belirtti.<br /><br />GJ 1214b adı verilen "dış gezegenin" keşfinin, Dünya'ya benzeyen gezegen arayışında "önemli adım" olduğuna işaret edildi. GJ 1214b'nin, kendi yıldızının etrafındaki dönüşünü 38 saatte tamamladığı belirlendi.<br /><br />Astronomlar, GJ 1214b'nin kütlesinin yüzde 50'den fazlasının sudan oluştuğunu, atmosferinin hidrojen ve helyum ağırlıklı olduğunu düşünüyor. Yüzey sıcaklığı, 280 ile 120 santigrad derece arasında değişiyor. Suyun bir kısmının, atmosfer basıncı Dünya'da deniz seviyesindeki basıncın 20 bin katı olduğu için özel bir buz formunda olabileceği düşünülüyor.<br /><br />Astronomlar, şimdiye kadar toplam 412 "dış gezegen" keşfetmiş bulunuyor.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1674434872837607114.post-37626798036898674582009-12-19T04:29:00.001-08:002009-12-19T04:29:35.826-08:00Siyah üzüm suyu<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3874&size=250"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 250px; height: 200px;" src="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3874&size=250" border="0" alt="" /></a><br />Bilimadamlarına göre, siyah üzüm suyu içmek, hafıza kaybını azaltıyor ve hatta bu kaybı tersine çevirebiliyor.<br /><br /><br />Cincinnati Üniversitesi Psikiyatri bölümünde görevli bilim adamları, erken hafıza kaybı yaşayan 12 kişiyle bir çalışma yaptı. Sonuçta, 12 hafta boyunca içeceğin varyasyonlarını içenlerin farklı zihin testlerinde iyi bir performans gösterdikleri görüldü.<br /><br />Araştırmacılar, iki ayrı grup oluşturdu. İlk gruba Massachusetts' in Concord bölgesinde yetiştirilmiş saf Concord üzümü suyu verilirken ikinci grup ise hiçbir şey içmedi. Deney süresince her iki gruba da düzenli hafıza testi yapıldı. araştırma sonucuna göre birinci gruptakilerin yarısında daha uzun süreli gelişme kaydedildi.<br /><br />Uzmanlar, bu sonuçların arkasındaki neden olarak ciltteki antidoksanlar ve meyvenin suyunu görüyorlar. Gruplar arasında temelde, önemli derecede farklılıklar olmamasına rağmen, saf siyah üzüm suyu içenlerde ise öğrenmede önemli gelişmeler görüldü. Bu eğilimin kısa süreli zihinde tutmayı sağladığı ve mekana ait, sözsüz hafızayı geliştirdiği belirtiliyor.<br /><br />Araştırma sonuçlarına göre, meyve ve sebze gibi antioksidanlar bakımından zengin yiyecekler ile bunların yüzde 100 meyve suları bilişsel fonksiyonu korumaya yardımcı oluyor.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1674434872837607114.post-1620845178649311362009-12-19T04:27:00.001-08:002009-12-19T04:27:51.570-08:00İnsanlar, 105 bin yıl önce de un üretiyormuş<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3876&size=250"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 250px; height: 200px;" src="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3876&size=250" border="0" alt="" /></a><br />Kanada ve Mozambikli bilim adamları, insanların 105 bin yıl önce de tahıldan un ürettiğini ortaya çıkarttı.<br /><br /><br />"Science" adlı dergiye açıklamalarda bulunan Calgary Üniversitesi araştırmacılarından Julio Mercader, Mozambik'teki bir mağarada, on binlerce yıl eski olan ve tahılın öğütülmesinde kullanılan aletler bulduklarını söyledi.<br /><br />İnsanların on binlerce yıl önce yerleşik olmadığına ve avcı olarak yaşadığına işaret eden Mercader, bugüne kadar avcı olarak yaşayan insanların sadece et ve meyve yiyerek yaşadığının tahmin edildiğini, ancak son bulguların bu insanların tahıldan un yapmış olduğunu da ortaya koyduğunu kaydetti.<br /><br />Haberi veren Alman "Die Welt" gazetesinin internet sayfasında, bugüne kadar insanların yaklaşık 12 bin yıl önce yerleşik olarak yaşamaya başladıktan sonra un ürettiğinin tahmin edildiği bildirildi.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1674434872837607114.post-28700269606202817182009-12-19T04:26:00.000-08:002009-12-19T04:27:13.399-08:00Bu saat sinirleri alıyor<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3875&size=250"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 250px; height: 200px;" src="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3875&size=250" border="0" alt="" /></a><br />Dünyanın ünlü saat üreticisi firmalarından Jacques Lemans'ın, ''Isee Watch'' adını verdiği koleksiyonuyla kullanıcısına ''kaliteli uyku'' vaat ettiği saatin kadın ve erkek versiyonu yeni yıl öncesinde satışa sunuldu.<br /><br /><br />Dünyaca ünlü markaların yeni modellerini Adanalı müşterileriyle buluşturan Swiss ve Time Saat Optik Mağazalar Müdürü Ayhan Salkım'dan edindiği bilgiye göre, Jacques Lemans'ın, 2010'un satış rekorları kırması beklenen bu ürününün kadın ve erkek versiyonları bulunuyor.<br /><br />Bu saatlerde, klasik tarzdaki ISEE saatlerinde kullanılan otomatik makine ve deriye temas eden kısımlarda yer alan özel karbon bileşenleri sayesinde kişi kendini enerjik, mutlu ve rahatlamış hissediyor ve böylece deliksiz ve kaliteli bir uyku uyuyor.<br /><br />Almanya Uyku Düzeni araştırma Enstitüsü (ISIS) tarafından yapılan uzun süreli araştırmalar sonucu bu saatlerin uykuya dalma süresinde yüzde 82, uyku kalitesi, stressiz ve dinlenmiş uyanma hissinde yüzde 83 iyileşme, fiziksel performansta yüzde 84 artış, uyku bölünmesinde ise yüzde 81 oranında azalma olduğu bilimsel olarak kanıtlandı.<br /><br />Saatin erkek ve kadın versiyonlarının ortak özellikleri metal aksamların antialerjik, camlarının ise çizilmez kristal cam olması. Her iki saat de, mekanik kol hareketinden aldığı enerji ile çalışıyor. Erkek versiyonunun kordon bölümü hakiki timsah derisinden oluşuyor.<br /><br />Kadın versiyonunun çerçevesi ve kordonundaki metal kısımlar çelik, sarı kısımlar ise 20 mikro altın kaplamadan oluşuyor.<br /><br />Saatlerin kadınlar için olanı 540 avro, erkekler için olanı ise 400 avrodan satışa sunuluyor.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1674434872837607114.post-70428525648444872592009-12-19T04:25:00.002-08:002009-12-19T04:26:48.641-08:00ZEYTİN ÇEKİRDEĞİ<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3883&size=250"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 250px; height: 200px;" src="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3883&size=250" border="0" alt="" /></a><br />Zeytinyağı asırlardır “en faydalı yağ” olarak bilinen bir gıda maddesidir. Hatta reklâmlar da bile “mucize” olarak lanse edilir.<br /><br /><br />Yemeklik zeytinyağı normal şartlar altında muhafaza edilirse bozulmadan yenilebilecek nitelikte asırlarca kalabilen tek yağdır. Nitekim arkeolojik kazılarda 3 bin-5 bin yıl önceden kaldığı tahmin edilen mezarların yanında bozulmamış evsafta zeytinyağı bulunabilmektedir.<br /><br />Zeytinyağından sabun yaparsanız yağlı ciltlerde “yağ dengesini”, kuru ciltlerde ise “yağlandırma özelliği” temin eden bir hususiyet olduğunu tespit edersiniz. Yağ içerisinde antioksidan (bozulmadan kalabilme), sabun içerisinde “re-oily” (geri yağlandırıcı) olarak tabir ettiğimiz özellikleri sağlayan bu madde veya maddelerin ne olduğu bugün dahi bilinememektedir. Bu maddelerin bir gün keşfedilmesi, belki de çok uzun yıllar sağlıklı bir şekilde yaşamanın da ipuçlarını verecektir.<br /><br />Zeytinyağını diğerlerinden farklı kılan bu madde veya maddeler en yoğun halleri ile zeytin çekirdeğinin içinde bulunur. Herhangi bir zeytin çekirdeğinin her iki ucu hafifçe törpülenirse, çekirdeğin içinin “oyuk” olduğu ve içerisinde pıhtılaşmış veya çok koyu kıvamlı bir yağ olduğunu görülür. Sözkousu maddelerin buradaki konsantrasyonu %80'lere varır. Zeytin çekirdeği muhteviyatındaki bu faydalı maddeleri elde etmek için ise zeytin çekirdeklerini atmayıp yutmak gerekir. Sanılanın aksne, zetin çekirdeğinin hazmı kolaydır.<br /><br />Bu uygulamanın insan vücuduna bir çok faydaları vardır:<br /><br /><br />1-Ülser gastrit gibi mide problemlerine iyi gelir,<br /><br />2-Bağırsak ve sindirim yollarını düzenler,<br /><br />3-Basur ve prostat rahatsızlıklarını engeller,<br /><br />4-İç organlarda oluşabilecek kanserleşme riskini ciddi oranda düşürür.<br /><br /><br /><br />Araştırma Notu<br /><br />Yukarıda okuduğunuz makale Bulgar ve ABD li bilim adamlarının yaptıkları çalışmalar temel alınarak hazırlanmıştır. Bu araştırmaların hepsinde zeytin çekirdeğinin boğaz boşluğundan mideye inene kadar eridiği gerek denekler üzerinde yapılan çalışmalar gerekse cihazlarla tespit edilmiştir.<br />Otorite olarak kabul edilen uzmanlar en gelişmiş şartlarda dahi bir ilaç yapsa bu ilacı insanlar üzerinde test etmeden, senelerce hatta birkaç nesil gözlemlemeden neticesi net olarak şudur diyebilmek imkânsızdır.<br />Zeytin çekirdeğinin yutulması günümüz insanları arasında yeni duyulan bir şey olmasına rağmen eskilerin birçoğunun yaptığı bir uygulamadır. Yani olumlu etki ve tesirleri senelerdir hatta asırlardır bilinmektedir.<br /><br />1985 li yıllarda başlayan bizzat firmamız tarafından yapılan araştırmalar bugüne kadar devam ettirilmektedir. Yaklaşık 25 sene süren neticede karşılaşılan hadiseler hayret vericidir. Bu neticelere bin kişi değil belki yüz binlerce insan tarafından karşılaşılmıştır demek daha doğrudur:<br />Midesinde yanma olan herkes zeytin çekirdeğini yuttuktan sonra rahatladığını ifade etmiştir.<br />Zeytin çekirdeğini yutan kimseler sindirim yolu rahatsızlıklarının bittiğini(kabızlık gibi) ifade etmişlerdir.<br />Zeytin çekirdeği yutan kişilerde basur problemiyle karşılaşılmamış, hatta basuru olup ta yutanlar iyileştiklerini ifade etmişlerdir.<br />Zeytin çekirdeğini senelerdir yuttuğunu bildiğimiz insanlarda kanser hadisesine nadiren rastlanılmıştır.<br /><br />Son günlerde gelen yoğun telefon trafiğinden dahi birkaç gündür zeytin çekirdeklerini yutmaya başlayıp ta yukarıdaki benzeri rahatlamaları hissettiklerini söyleyen onlarca insan vardır.<br /><br />Tavsiyemiz bizzat kendinizin denemesidir. Günde yediğiniz 5–6 tane zeytin çekirdeğini yutun ve kararı kendiniz verin. Ne biz nede bir başkası değil bizatihi kendi vücudunuz buna karar versin. Faydasını görürseniz lütfen çevrenizdekilerle de, evinizdeki küçük çocuklarda dâhil olmak üzere, bu uygulamayı yapın.<br />Bizim elde ettiğimiz verilere göre aklımızın almayacağı kadar şifalı bir doğal uygulamadır. Yapmanın zarar değil fayda verdiğine inanıyor ve çevremize şiddetle tavsiye ediyoruz.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1674434872837607114.post-12619474846072374952009-12-19T04:25:00.001-08:002009-12-19T04:25:51.371-08:00Kremlin üzerinde UFO<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3889&size=250"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 250px; height: 200px;" src="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3889&size=250" border="0" alt="" /></a><br />Rusya'da Kremlin Sarayı üzerinde uçarken görüntülenen garip cisim, UFO söylentilerine yol açtı.<br /><br /><br />Piramid şeklindeki tanımlanamayan dev cismin çekildiği iki farklı video görüntüsü Rus televizyon kanallarında geniş yer buldu.<br /><br />Görüntülerden biri gece araç içinden, diğeri ise gündüz çekilmiş. Her iki görüntü de amatörlerce kaydedilmiş.<br /><br />Saatlerce Kızıl Meydan üzerinde uçtuğu belirtilen tuhaf cisme ait görüntüler Youtube'un Rus versiyonunda da izlenme rekoru kırdı.<br /><br />Rus yetkililer UFO ihtimalini devre dışı bırakmakla birlikte herhangi bir yorum yapmayı reddetti.<br /><br />İngiliz Savunma Bakanlığı'nın eski UFO uzmanı Nick Pope, "Bu gördüğüm en olağandışı UFO görüntüsü. İlk başta bir yansıma olduğunu düşündüm, ama bir güç hattının gerisinde hareket ediyor göründüğü için bu teoriyi çürütüyor" diye konuştu.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1674434872837607114.post-82420389979470198782009-12-19T04:24:00.002-08:002009-12-19T04:25:06.263-08:00Atlantis bulundu mu<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3884&size=250"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 250px; height: 200px;" src="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3884&size=250" border="0" alt="" /></a><br />Denizaltı arkeologları, kayıp kıta Atlantis'in kalıntılarını bulduklarını iddia etti.<br /><br /><br />Daily Mail'in haberine göre arkeologlar, Karaib denizinin dibinden çektikleri ve Atlantis şehrine ait olduğunu belirttikleri görüntüleri yayımladı.<br /><br />Deniz yatağındaki kalıntıların Mısır piramitlerinden öncesine dayanan bir şehre ait olduğu belirtildi.<br />Adlarını açıklamayan arkeologların bir Fransız gazetesine gönderdiği görüntülerde, bir kentin sokaklarını andıran, ızgara planındaki yapılar görülebiliyor. Arkeologlar, yapılardan birinin de muhtemelen piramit olduğunu söyledi.<br /><br />Daily Mail'in haberine göre arkeologlar, Karaib denizinin dibinden çektikleri ve Atlantis şehrine ait olduğunu belirttikleri görüntüleri yayımladı.<br /><br />Deniz yatağındaki kalıntıların Mısır piramitlerinden öncesine dayanan bir şehre ait olduğu belirtildi.<br />Adlarını açıklamayan arkeologların bir Fransız gazetesine gönderdiği görüntülerde, bir kentin sokaklarını andıran, ızgara planındaki yapılar görülebiliyor. Arkeologlar, yapılardan birinin de muhtemelen piramit olduğunu söyledi.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1674434872837607114.post-77455829324459296072009-12-19T04:24:00.001-08:002009-12-19T04:24:36.285-08:00Karanlık madde yi tespit mi ettiler<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3885&size=250"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 250px; height: 200px;" src="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3885&size=250" border="0" alt="" /></a><br />Amerikalı bilim insanları parçacık hızlandırıcıdaki dedektörlerden aldıkları bazı sinyallerin karanlık maddenin oluşumuna işaret ettiğini açıkladı.<br /><br /><br />Bir grup fizikçi, dün yaptıkları açıklamada ölçülmesi ve tanımlaması oldukça zor olan ‘karanlık madde'yi tespit ettiklerine dair verilere sahip oldukarını söyledi.<br /><br />Açıklama, Chicago yakınlarındaki 'Ulusal Fermi Hızlandırıcı Laboratuarı Enerji Departmanı'ından yapıldı. Bilimcileri oldukça heyecanlandıran gelişmeye rağmen henüz elde edilen verilerin kesin olarak karanlık maddeye ait bilinmiyor.<br /><br />Fermilab başkanı Pier Oddone, yapılan deneyler sonucunda elde ettikleri bilgilerin karanlık maddeyi çağrıştırdığını, fakat aynı zamanda bu bilgilerin karanlık maddeyle birlikte ortaya çıkabilecek başka partiküllerle de ilişkili olabileceğini söyledi.<br /><br />Amerika’daki bir kaç ünüversitede ‘dondurucu karanlık madde araştırması’ halen devam ediyor. Araştırmalar özellikle karanlık madde elde etme üzerinde yoğunlaştı.<br /><br />Karanlık maddenin eldildiği düşünülen test kuzey Minnesota'da eskiden maden ocağı olarak kullanılan bir laboratuarda gerçekleştirildi.<br /><br />Parçacık hzılandırıcılarda karanlık madde oluşup oluşmadığı makinedeki dedektörler aracılığıyla tespit edilebiliyor. Reaksyion ışık hızında gerçekleştiği için dedektörler tarafından algılanan veriler süper bilgisayarlar yardımıyla yorumlanıp analiz edilebiliyor.<br /><br />ABD'deki projenin başında olan Doktor Oddone'ye göre 2010 yılında hızlandırcıya eklenecek geliştirilmiş dedektörler sayesinde karanlık maddeye dair daha fazla bilgi edinilebilecek.<br /><br />EVRENİN YÜZDE 5'İ BİLİNİYOR<br /><br />Evrendeki gazlar, yıldızlar ve galaksiler bilinen ‘sıradan madde’den meydana geliyor. Fakat evrenin sadece yüzde 5’i 'sıradan madde'den oluşuyor. Evren'in 95’ine ait henüz kesinleşmiş herhangi bir bilgi bulunmuyor.<br /><br />Astronomların bu konu hakkındaki tezi ise, evrenin yüzde 70’lik kısmının saf ‘karanlık enerjiden’ oluştuğu ve bu enerjinin evrenin sürekli genişlemesine neden olduğu. Geriye kalan yüzde 25’lik kısım ise ‘karanlık madde’.<br /><br />Bilim adamları karanlık maddeyi atom altı parçacıklarıdan oluşan çok zayıf ekileşim içindeki büyük kütleli madde olarak tanımlıyor.<br /><br />MADDE SÜREKLİ YER DEĞİŞTİRİYOR<br /><br />Karanlık maddenin çekirdek yapısı sıradan maddeye benzerlik göstermesine rağmen aralarındaki maddesel özellik farkı çok büyük. Karanlık maddeyi oluştuşturan partiküllerin başka maddelerle etkileşime girmek yerine sürekli yer değiştirdiği tahmin ediliyor. Bu özellik de karanlık maddeyi tespit etmeyi oldukça zorlaştırıyor.<br /><br />Bu nedenle bilimadamları karanlık maddenin geride bıraktığı en küçük enerji izini takip edebilecek dedektörler geliştirdiler. Dedektörlerin başarısı ve karanlık maddeyi gözlemleme yetenğine de bu dedektörlerin gelişmesine paralellik gösteriyor.<br /><br />Deneyin kesinleşmemiş sonuçları hakkında açıklama yapılması bilim dünyasında çok karşılaşılan bir durum değil. Fakat Fermilab ve Cern arasındaki arasındaki rekabet bu tür açıklamaların yapılmasına neden oluyor ve bilimcilerin bilinmeyeni keşfetme konusundaki iştahlarını kabartıyor.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1674434872837607114.post-8796281544650266272009-12-19T04:23:00.000-08:002009-12-19T04:24:02.876-08:00Cep telefonları artık çizilmeyecek<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3887&size=250"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 250px; height: 200px;" src="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3887&size=250" border="0" alt="" /></a><br />Cep telefonum çizildi diye üzülmeye, kılıflarla uğraşmaya son! Bu teknoloji tüm dertlere son verecek.<br /><br /><br />Çok uluslu otomobil üreticisi Nissan'ın çizilmeyen boya teknolojisi, cep telefonlarına ilham kaynağı oldu. Firmanın ilk olarak, bundan yaklaşık 4 yıl önce duyurduğu teknoloji, henüz ticari modellerinin hiçbirinde kullanılmıyor.<br /><br />'Scratch Shield'adı verilen teknoloji, renksiz ve özel bir reçine kaplamadan oluşuyor. Nissan'ın iddiasına göre bu teknoloji sayesinde boya, geleneksel kaplamalara kıyasla çok daha zor çiziliyor ve zaman içerisinde kendini onarabiliyor. TechBlog'a göre mobil cihazlar için koruma teknolojisi üreten Zagg Invisible Shield ve BodyGuardz gibi markalar, gelişmeleri endişeyle izliyor...<br /><br />Japonya'nın en büyük mobil operatörü olan NTT DoCoMo'nun lisansını aldığı bildirilen 'Scratch Shield' teknolojisinin, firmanın üretmeyi planladığı yeni model cep telefonlarında kullanılacağı bildiriliyor.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1674434872837607114.post-37419933832123806922009-12-19T04:19:00.000-08:002009-12-19T04:20:13.833-08:00Bilim dünyasında bir ilk<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3886&size=250"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 250px; height: 200px;" src="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3886&size=250" border="0" alt="" /></a><br />Bilim insanları ilk kez bir derin deniz volkanının patlamasına şahit oldu.<br /><br /><br />Büyük Okyanusun 1220 metre derinliğindeki volkandan erimiş lavlar akarken filme alan bilim insanları bunu, "büyük bir jeolojik keşif" olarak nitelendirdiler.<br /><br />Patlama, denizaltına bırakılan bir robotun mayıs ayında Samoa yakınlarındaki gezisi sırasında oldu ve bu esnada kaydedilen görüntüler bugün San Fransisco'daki bir jeofizik konferansında gösterildi.<br /><br />Bilim insanları, robotun görevi sırasında çekilen görüntülerle topladığı veri ve örneklerin, okyanus yüzeyinin nasıl oluştuğu ve tektonik plakalar birbirine doğru kaydığında yeryüzünde neler olup bittiğine ışık tutacağını umuyorlar.<br /><br />Patlamanın görüntüsünün olağanüstü olduğu, kırmızı parlak renkteki magmanın soğuk suyla karşılaşır karşılaşmaz donduğu ve siyah kayaların deniz yatağına doğru kaydığı belirtildi.<br /><br />Derin deniz volkanının patlamasını izlemek 25 yıl aldı. Bilim adamları derin deniz volkanlarını etraflıca araştırmışlar ancak şimdiye kadar patlamasına tanık olamamışlardı.<br /><br />Misyonun başındaki okyanus bilimcisi Joseph Resing, geçen sene bölgede volkanik maddelere rastlamış ve buradaki volkanın patlamak üzere olduğunu tespit etmişti. Bunun üzerine mayıs ayında bölgedeki denizin dibine Jason adı verilen robot gönderildi.<br /><br />Dünyadaki volkanik aktivitenin yüzde 80'i denizde oluyor.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1674434872837607114.post-60873055486479388672009-12-19T04:10:00.000-08:002009-12-19T04:19:40.800-08:00Hamileler Düşünce Okuyor<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3888&size=250"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 250px; height: 200px;" src="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3888&size=250" border="0" alt="" /></a><br />Eşlerini hamilelik döneminde aldatan erkeklere kötü haber!<br /><br /><br />İngiltere'de yapılan bir araştırmada, hamile kadınların hormonsal değişimleri nedeniyle karşılarındaki insanların ne düşündüğünü daha rahat anlayabildikleri ortaya çıktı.<br /><br />Araştırmayı yürüten Dr. Rebecca Pearson, hamilelerin çevrelerindeki tüm duyguları rahatlıkla fark edebildiğini belirterek, "Hamile kadınlar diğer hemcinslerine oranla tüm duygulardan daha fazla etkileniyor" diye konuştu.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1674434872837607114.post-80348788935149260372009-12-19T04:09:00.000-08:002009-12-19T04:10:24.964-08:001900-2000 Yillari Arasindakİ Önemlİ İcatlar1900: Kont Von Zepplin 'ZEPPLİN'i icat etti<br />1901: King Camp Gillette 'Jilet'i icat etti.Patentini aldı.1903 te 168 adet bir sene sonra ise 12.500.000 adet sattı.<br />1902: Elektrik Süpürgesi icat edildi.<br />1904: İlk kol saati icat edildi.<br />1905: E=m.c²<br />1906: Amerikalı Coolidge Tungsten 'AMPUL'u buldu.<br />1908: Henry Fort 15 beygirlik 4 silindirli ilk motorlu arabayı geliştirdi.<br />1913: Alman Hans Geiger 'RADYASYON ÖLÇÜM' aletini icat etti.<br />1914: Elektrikli Bulaşık Makinesi kullanılmaya başlandı.<br />1915: Astronom P.Lowell 'PLÜTON' gezegenini keşfetti.1930 da teleskopla görüldü.<br />1917: Renkli sinema filmi yapıldı. Radyo icat edildi.<br />1920: Torbo motor geliştirildi.<br />1921: İnsülin bulundu.<br />1923: İngilizler ilk uçak gemisini yaptılar.<br />1924: Fransız Ramon 'DİFTERİ' aşısını buldu.<br />1925: Amerikalı Armstrong FM yayını yapmayı başardı.<br />1926: Heisenberg, Atom çekirdeğinin yapısını ortaya çıkardı<br />1927: Londra ile New York arasında telefon hattı kuruldu.<br />1929: Siemens telefonun görünümünü değiştirdi.<br />1930: ABD'de dondurulmuş gıda piyasaya çıktı.<br />1931: Yapay zekanın ilk adımları atıldı.<br />1932: Elektronik mikroskop geliştirildi.<br />1934: Otomatik çamaşır malinası ABD'de yapıldı.<br />1935: Gallup, kamuoyu araştırma enstitüsü kurdu.<br />1936: ABD'li Kendall, kortizonu buldu.<br />1938: İlk naylon ürün ABD'de tanıtıldı diş fırçası.<br />1939: ABD'li PH.Levine, kandaki RH faktörünü saptadı.<br />1940: Alman'lar Havadan denize fırlatılan füze yaptı. Plütonyum bulundu.<br />1941: Uçaktan fırlatılan koltuk yapıldı.<br />1942: Napalm icat edildi.<br />1943: Sovyet'ler molotof kokteyli yaptı.<br />1944: Sovyetler MR'yi keşfetti.ABD'li McLeaod ve McCarthy DNA'yı keşfetti.antibiyotik keşfetildi.<br />1947: Mikrodalga fırın yapıldı.Plastik lens yapıldı.İngiliz Holmes,kurşun izotoplarıyla dünyanın yaşını hesapladı.<br />1949: 45'lik plak ABD'de piyasaya çıktı.<br />1950: İlk kredi kartı çıkarıldı.İlk böbre nakli ABD'de yapıldı.<br />1951: Transistör yapıldı.ABD'de renkli tv yayını yapıldı.<br />1952: ABD'de halka ilkkez sinemada film gösterildi.Fransız'lar ilk kez uçakla ses duvarını aştı.<br />1954: İlk transistörlü radyo alıcısı yapıldı.Doğum kontrol hapı geliştirildi.<br />1955: Amerikalı Leskell, EKG'yi icat etti.<br />1956: Kromozon sayısı saptandı.<br />1957:Fransa'da ilk ilik nakli yapıldı. İlk Boeing uçağı deneme için havalandı.<br />1958: İlk renkli Video-Kamera geliştirildi.<br />1960: Laser yapıldı.<br />1963: Hollanda'lılar ilk müzük kasetini yaptılar.<br />1964: Esnek lens icat edildi.<br />1966: İngilizler ilk Hovercraft'ı denediler.<br />1967: İlk kalp nakli ameliyatı yapıldı.<br />1968: Boeing uçağı 1000 km/s hızla uçuşunu yaptı.<br />1969: Ses duvarını aşan Concorde ilk uçuşunu yaptı.<br />1970: Video-kaset ABD'de piyasaya çıktı.Japonlar küçük hesap makinesini yaptılar.<br />1971: Hepatit-B aşısı bulundu.<br />1972: Fiber Kablo ABD'lilerce yapıldı.<br />1973: Scanner yapıldı. ABD genetik çağını başlattı. ABD'liler ışık hızını tespit ettiler.<br />1974: Bellek kartı icat edildi.<br />1975: İnsanın ilk genetik haritası çıkarıldı. İngiliz'ler inekten ineğe cenin nakli yaptı.<br />1978: Sony firması Walkman'ı üretti. İlk tüp bebek İngiltere'de doğdu.<br />1979: Karbon-14 yöntemi geliştirildi. Philips ve Sony, CD geliştirdi.<br />1980: ABD'de ilk genetik tedavi denemesi gönüllüler üzerinde yapıldı.<br />1983: AIDS ortaya çıktı.<br />1984: RU486 adlı hamileliği önleyici hap geliştirildi. Bilgisayarlarda 'MOUSE' kullanımı yaygınlaştı.<br />1986: Döllenmiş yumurtaya çekirdek nakliyle koyun kopyalandı.<br />1988: Viagra yasallaştı.<br />1989: Japonlar, damarda dolaşabilen küçür robot yaptı.<br />1992: İnsandaki 21. kromozomun haritası eksiksiz çıkarıldı.<br />1994: İnternet salgını dünyaya yayıldı.<br />1995: Saniyede 100 milyar işlem yapan bilgisayar geliştirildi.<br />1997: Koyun Dolly dünyaya geldi.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1674434872837607114.post-39493780276698837652009-12-19T04:07:00.000-08:002009-12-19T04:08:04.147-08:004 bin yıllık tohum canlandı<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://www.teknolojivebilim.com/resim/091215tohum.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 240px; height: 180px;" src="http://www.teknolojivebilim.com/resim/091215tohum.jpg" border="0" alt="" /></a><br />Kütahya Seyitömer Höyüğü'nde yürütülen kazıda bulunan ve 4 bin yıl öncesine ait olduğu belirlenen 3 tohumdan biri toprağa ekildikten sonra çimlendi.Kütahya Seyitömer Höyüğü'nde, Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümünce yürütülen kazıda bulunan ve 4 bin yıl öncesine ait olduğu belirlenen 3 tohumdan biri, toprağa ekildikten sonra çimlendi.<br />Kazı Grubu Başkanlığını da yürüten DPÜ Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nejat Bilgen, il merkezine yaklaşık 27 kilometre uzaklıktaki alanda geçen yıl yapılan kazıda, höyüğün güneydoğusunda bir yapının içerisindeki kapta bitki tohumları bulunduğunu bildirdi.<br /><br /> <br /><br />Orta Tunç Çağı dönemine ait olduğunu tespit ettikleri katmandaki tohumların yaklaşık 4 bin yıllık olduğunu belirten Prof. Dr. Bilgen, tohumların yapının içinde ve orijinal yerinde buldukları kaplar arasında birinin içinde olduğunu söyledi.<br /><br />Prof. Dr. Bilgen, höyükte çok sayıda tohum bulduklarını, ancak birçoğunun yandığını gördüklerini ifade ederek, şöyle konuştu: ''Son bulduğumuz üç tohum, kabın bir kısmının dışına taşmıştı. Kap kırıldığı için bu şekilde bulduğumuzu düşünüyoruz. Tohumlardan bazılarını incelemeye almıştık. Yaklaşık iki yıldır bu çalışmayı yürütüyoruz. Geçen yıl yaptığımız çimlendirme denemesinden olumlu sonuç alamadık ve başarılı olamadık.<br /><br />Bu yıl bu tohumlardan birini yeşertmeyi başardık. Bundan yaklaşık 4 bin yıl öncesine ait toprak altından çıkmış bir tohum yeşerdi. Bu tohumdan çimlenen bitki, canlı halde bilim dünyasına sunulmak ve üzerinde çeşitli analizler yapılmak üzere inceleniyor.''<br /><br /> <br /><br />Tohumların bulunduğu kabın yer aldığı yapının depo olarak kullanıldığını tahmin ettiklerini belirten Prof. Dr. Bilgen, ''Sözü edilen kabın yanı sıra mekanda çok sayıda kap ele geçmiştir. Tüm bu özellikleriyle mekanın depolama amaçlı kullanılmış olabileceği düşünülmektedir'' diye konuştu.<br /><br />GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMEMİŞ MERCİMEK TOHUMU<br />DPÜ Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Nüket Bingöl, höyükte bulunan üç tohumdan birini geçen yıl toprağa ektiğini, ancak çimlendiği halde kuruduğunu, diğerinin ise yağ analizlerinin yapılması amacıyla İstanbul'a gönderildiğini anlattı.<br /><br />Yrd. Doç. Dr. Bingöl, üçüncü tohumu yaklaşık üç ay önce toprağa ektiğini, bunun da çimlendiğini belirtti.<br /><br />Bu tohumun yaklaşık 4 bin yıl öncesine ait olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Bingöl, şöyle devam etti: ''Bilimsel olarak yolun başındayız. Öncelikle diğer tohumlarla beraber bunların yaş tayininin yapılması ve günümüzde yetişen mercimeklerle karşılaştırılması gerekiyor. Her ne kadar arkeolojik kazılarda buluntunun içinden çıktıysa da bunu bilimsel olarak kanıtlamalıyız. Bu tohumların dışarıdan gelip gelmediğini incelememiz gerekiyor. Henüz bir iki aylık çalışma sürecindeyiz, bahara doğru yavaş yavaş sonuçlarını almış olacağız. Ancak çimlenmesi çok büyük bir gelişme. Günümüzde bilinen mercimek bitkileri gibi çok kuvvetli değil, oldukça cılız bir bitki. En kısa zamanda tek beklentimiz çiçeklenip tohum üretebilmesidir. Çiçeklenip tohum üretebilirse son zamanlarda çok güncel olan organik ve Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO) özelliğini taşıyan bitkiler açısından bizim elimizde çok önemli bir veri olacak. Çok eski zamanlara ait, hiç genetiğiyle oynanmamış, herhangi bir değişikliğe uğramamış, organik olarak elde edilmiş tohumların ilki olacak.''<br /><br />'TOHUMU CANLI BULMAMIZ BİZİM İÇİN SÜRPRİZ OLDU'<br />Yrd. Doç. Dr. Bingöl, bu tohumun bir mercimeğe ait olduğunu belirlediklerine işaret ederek, mercimeğin çok fazla suya ve sıcaklığa ihtiyaç duymadan kurak ortamda yetişebildiğini kaydetti.<br /><br /> <br /><br />Mercimeğin kazı yapılan alanda yetişebilecek bir bitki türü olduğunu dile getiren Yrd. Doç. Dr. Bingöl, şu bilgiyi verdi: ''Arpa, mercimek, buğday, bunların hepsi Anadolu kökenli bitkilerdir ve orijini Anadolu'dur. O yüzden bizim için bu tohumları burada bulmamız çok sürpriz olmadı. Tohumu canlı bulmamız bizim için sürpriz oldu. Bu da tamamen höyüğün yapısından kaynaklanıyor. Höyükte yangın çıkıyor, çöküyor ve tohumlar içerisinde canlı kalabiliyor. Şans eseri bu tohumları bulduk ve değerlendirdik.<br /><br />Şu an için bu tohumların mercimek olduğunu söyleyebiliyoruz, ancak yine de normal mercimekten morfolojik bazı farklılıkları var. Tamamen yaptığımız çalışmalar sonucunda belli olacak. Tohum vermesi halinde organik, hiçbir şekilde genetiğiyle oynanmamış, orijinal bitki olacak. Her zaman için orijinal tohumlar diğerlerine göre daha zayıftır. Belki ülke ekonomisine fazla bir katkı sağlamayacak, ancak bazı üniversitelerde başlatılmış eski tohumların toplanması yönündeki çalışmalara önayak olacağız.''<br /><br />Yrd. Doç. Dr. Bingöl, yüzyıllar öncesinden bitki tohumlarının yeşerdiğine ilişkin daha önce yurt içi ve yurt dışında örnekler bulunduğunu hatırlatarak, Japonya'da manolya bitkisine ait tohumun günümüzdeki manolya bitkisinden farklı morfolojik özellikler taşıdığını bildiklerini sözlerine ekledi.<br /><br />SEYİTÖMER HÖYÜĞÜ'NDEKİ KAZILAR<br />Seyitömer Höyüğü'ndeki kazı çalışmaları, altındaki 12 milyon ton kömürün ekonomiye kazandırılması amacıyla 1989 yılında Eskişehir Müze Müdürlüğünce başlatıldı.<br /><br />Afyonkarahisar Müze Müdürlüğünün 1990-1995 yılları arasında yürüttüğü çalışmalar, 2006 yılından itibaren DPÜ Arkeoloji Bölümünce ele alındı.<br /><br />TKİ Genel Müdürlüğü ve DPÜ Rektörlüğü arasında imzalanan protokol gereğince her yıl 6'şar aylık dönemler halinde yürütülen kazı çalışmalarının 2010'da tamamlanması ve höyüğün kaldırılmasının ardından yaklaşık 500 milyon lira değere sahip linyit kömürünün çıkarılmaya başlanması hedefleniyor.<br /><br />Kazı ve buluntuların sınıflandırılması çalışmaları, DPÜ Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nejat Bilgen ve öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Gökhan Coşkun gözetiminde sürdürülüyor.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1674434872837607114.post-90375537387336717242009-12-14T03:51:00.000-08:002009-12-14T03:52:25.102-08:00Gece görüşlü araba<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3793&size=250"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 250px; height: 200px;" src="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3793&size=250" border="0" alt="" /></a><br /><br /><br />Gece görüşlü arabalar geliyor Gece uzun far yakmak tarihe karışıyor! Yeni gece görüş sistemleri otomobillerde yer alıyor...<br /><br /><br />Alman teknoloji devi Bosch'un, otomobil kameralarına yerleştirdiği geliştirilmiş gece görüş sistemi, yol kenarındaki objelerin geceleri algılanmasını sağlıyor.<br /><br />Tüketicinin 2009 model Mercedes-Benz E-Sınıfı otomobillerle tanıştığı Night Vision Plus görüntüleyiciler, araç konsoluna yerleştirilerek, sürücüye yüksek kontrast imaj çıktıları sağlıyor ve yol kenarındaki 'hareketli' objeleri algılıyor. Rüzgarlık arkasına yerleştirilen kızılötesi kameraların, otomobilin farlarından gelen kızılötesi ışığı algılaması prensibiyle çalışan teknolojinin, 150 metreye kadar mesafedeki 'hareketli objeleri' algılayabildiği iddia ediliyor.<br /><br />İnsanın aklına ister istemez şu soru geliyor: Acaba araç hareket halindeyken bu sistem, ne kadar verimli çalışıyor? Bu sorunun yanıtını öğrenebilmek için, son model bir Mercedes-Benz E-Sınıfı otomobilin direksiyonuna geçmek ve test etmek gerekiyor.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1674434872837607114.post-34334009078300721862009-12-14T03:32:00.000-08:002009-12-14T03:36:48.031-08:00USB'li plak<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3818&size=250"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 250px; height: 200px;" src="http://www.teknolojide.com/displayer.aspx?picid=3818&size=250" border="0" alt="" /></a><br /><br /><br />İlginç ve hayatı kolaylaştıran ürünler sunan Tchibo, teknolojiyi ve nostaljiyi USB'li plakta buluşturdu.<br /><br />Tchibo'nun 16 Aralık'ta başlayacak "Kadınların Dünyası" temasında yer alan USB'li pikaptan notebook kılıfına kadar pek çok şık ve fonksiyonel ürün sizin de ilginizi çekebilir.Unknownnoreply@blogger.com0